Sorumluluklardan Sıyrılmanın Dayanılmaz Hafifliği

Aktüel

Dünyaya gözümüzü açtığımız andan itibaren hayatı anlamlandırmamız aile, kültür, inanç, eğitim gibi bazı sosyal yapı taşları ile oluşur. Varoluşu temelden etkileyen bu faktörler gelişimimize ket vurmakla beraber ufkumuzu genişletmemizde de etkin bir rol oynar. İstesek te istemesek te bir kültürün parçası oluruz.

Herhangi bir sosyal yapının dışında kalan bir insan düşünemeyiz. Belli bir akıl yaşına geldikten sonra bağlı olduğumuz topluluğa ya bağımlı oluruz ya da reddederiz. Gerçi reddetsek dahi başka bir düşünceyi benimsemiş oluruz.

Gelin Hep Beraber Şartları Suçlayalım

“Beni okutsalardı doktor olurdum, mühendis olurdum.” Türkiye’de olanaklar kısıtlı, yurt dışında yaşasam ohoo.” “Yaşlandım ben, bizden geçti ben sizin yaşınızda olsaydım.” “Şunu bunu yapardım ama ailem izin vermiyor.” “Dünya’yı gezmek istiyorum ama param yok.” Gibi daha birçoklarını görebileceğimiz durumlara ömür boyunca tanıklık ediyoruz.

Gelin Hep Beraber Şartları Suçlayalım

Şahitlik ettiğimiz bu olaylar bizim için bir tecrübe oluyor. Çoğundan güzel anlamda dersler çıkarıp hayatımızı şekillendiriyoruz. Aile fertlerimizin bize verdiği nasihatler oldukça elzem. Mesela eğitim hayatımızla ilgili öğretileri. Çocuk yaşta bu nasihatlerden anında dersler çıkarıp ideallerimizi şekillendiriyoruz.

Astronot olmak istiyoruz mesela. Mars’ı “fethetmek” Ay’a “bayrak dikmek” istiyoruz. İstiyoruz istemesine de bu seferde eğitim hayatının zor koşulları bizim ideallerimize ket vuruyor.

Zor şartlarda hiç de istemediğimiz bir bölümün dersleri ile cebelleşir vaziyette buluyoruz kendimizi.  Sonra aynı nasihatleri başkalarına verir oluyoruz. Anlayacağınız bu şartları suçlama mevzusu derin mi derin. Ama bir o kadar kolay. Kolaya kaçmayı bir çıkış yolu olarak görüyoruz. Şartları suçla olsun bitsin.

Kör birinin muazzam resimler çizdiği, kolları olmayan bireyin yüzme öğrendiği, kulakları duymayan birinin müzisyen olduğu, buna benzer bir sürü örneğini bulacağımız insanlar vardır hayatta.

Geliştirmiş olduğumuz bir savunma mekanizması da (compension) budur. Telafi ederiz, yoksun olduğumuz şeylerin yerini doldururuz. Ne güzel öyle değil mi? Örneklerini çoğaltacağımız bu yaşamlar bizlere bir şeyler söylemiyor mu?

Yazar: Şebnem Edikli

Tags: anasayfa, Sorumluluk

You May Also Like

Beyaz Yaka Ve Mavi Yaka Kavramları – Farklılıkları Neler?
Cep Telefonları Gerçekten Gerekli Mi?