AktüelFilmGenel

“Yarı Yoldaki Manzara” Bojack Horseman Üzerine;

Paylaş

Diane! Benim Havalı Olmayan Yanım…

Herkes kendini iyileştirmekten korkar ve en uzağa gider. Tutunduğun ipin diğer ucu daha güvenlidir. Çünkü başkalarının verdiği hasar daha makuldür. . Sonra onlardan daha güçlü olduğuna emin olduğunda geri dönersin. Gece denize girmek gibidir. Ama nasılsa deniz aynı deniz ya, uyumadan sabahı beklesem ne olur ki diye düşünürsün. Güneş doğduğundaysa tatlı bir uykuya kapılırsın.

Bojack Horseman dizisinin finalini izlediğimde düşündüm; bir şeylerin bitişi hayat kadar sade olmalı. Dönüp baktığında tüm hikayeyi görebileceğin kadar yalın. Bir manzara canlanmalı gözünde, çoğunlukla karanlık. Sen kurtulmaya çalıştıkça bir yerden sızacak bir karanlık ama, iadesini düşündüğün hislerinde kendi izinin apaçık seçilebileceği. Yoksa aldığın hiçbir hasarın bir anlamı yoktur. Çatlaklarından çıkabildiğin bir yol düşün. Yıkılmaya bel bağlamış birinin sıcak ayaklarının üzerinden geçtiğini.

Bojack Horseman

Telaşla giydiğin ceketinin ters bağlanmış düğmelerini ve kaderini.  Gökyüzünün hep bir kıyası işaret ettiğini bu yüzden bilinmez bir boşluğa baktığını düşün. Yıldızlar çok kötü arabuluculardır ama yine de birileriyle barışmaya zorlar seni ya da o birilerini camın ardından izlediğin bir başka kişiye dönüştürür. Heves etmek hep bir mesafe koymaktır. Bir araba yaklaşıyordur belki, içinde olmak ve hayata şaşırmak için geç olduğunu bildiğin.  Sonra anlarsın ki kendine en çok benzeyenle durmaksızın yarışırsın ama sonunda ansızın bir çatıda yan yana gelirsin. Tüm iyi hikayeler susarak biter.

Dizinin karakterlerinin hepsinin ayrı zaafları vardı. Todd’ın Oblomov şapkası, Diane’in çatısı, Bojack’in şişesine hapsettiği yaldızlı düşleri… Bazen ansızın aklına bir düşünce saplanır, onun her zaman orada olduğunu hissedersin ama hatırlamamak için sarfettiğin çabanın adının yerinde saymak olduğunu ona ansızın yakalandığında öğrenirsin. Çok basit bir şeydir ancak  hayatını eskisi gibi devam ettiremeyeceğini bilirsin. Yürürken düşünmenin ağırlığını adımsayarlarının hesaba katmayacağını bildiğin gibi.

Bojack Horseman’ın oynadığı taraf bu. Diziyi sarmalayan yetersizlik hissinin her karakterde farklı biçimlerde nüksedişini görüyoruz ama bu da bir tür kendini ele veriş çünkü tüm karakterler zayıflıklarının dönüştürücülüğüne inanmak isteyen, belki birazcık kaderci diyebileceğimiz türden. Bojack’in sevilmemişliği, personasına yıllarca söylettiği tüm cümlelerin karşısında susan, ölüşünü görmezden geldiği esas kişiliğinin tuttuğu nefes ilk söz hakkında etrafındaki her şeyi darmadağın edebilme gücüne sahiptir. Meşhur tablosunun kaderine göreyse kendi kendini yok etmiştir finalde. Peki Diane olmak nasıl bir his?

Diane’nin sevgisizliği bir yatırım olarak görmesinin meşruluğu bir yana, uğradığı tüm haksızlıklara içten içe şefkat besliyor hatta belki minnet duyuyor. Bu yabancılaşma onu ‘oturmayan parça’ yapıyor. Hala ait olduğu yeri bulamadığını düşünüyor Diane. Dışarıda olmak, kendine bir son seçmek istiyor. Halbuki geçmişine kendini sığdıramayınca adım atacak yerinin kalmadığını finalde fark ediyor. Önizlenmiş bir yaşamın tutukluğunu apaçık gördüğü çatı katından avmlerin akışkanlığına bırakıyor kendini. Tüm insanlığın hayretleğe sığabildiği yere söylenmesi o an gerekli cümleleri neden sığmasın ki?

Dağınık parmakları travmatik anlarının telafisini ona adını verdiği bir mağazada buluyor ve bir türlü içine giremediği geçmişinden antidepresansız başını ilk çıkardığında onu tekrar buluyor. Öykündüğü desem yalan olur da adını kullanmayacağı havalı arkadaşının da aynı ‘salata kasesinde’ olduğunu, açığa çıkmış bir düşün nadideliğinin kalmayacağını anlıyor.

Peki Bojack’le ilişkisi? Bojack’i iyileştirmek için bu kadar uğraşırken aslında kendisini iyileştirmek istiyor olabilir mi? Kendisinde bastırdığı yanını Bojack’te görerek o fazlalıklardan kurtulursa Diane olabileceğine  inanıyordu belki de. Aşırılığın politik tarafı Diane’in yükü oluyor ve dizinin başında bunu kitabında Bojack’i açığa çıkartarak yenmeye çalışıyordu. Kendini bir başkasında bulduğunda örneklerin çoğalır ve hayat hızlanır ama bir türlü sana yetmez.  En köşeye gidersin ve bunu anlayınca onu anlatmayı daha iyi yapabilecek birine bırakırsın.

Aslında Diane bunu çok önceden Mr. Peanutbutter’la evlenerek yapıyor yüzleşmeyi geciktirmek için. Kirli bir beyaz siyaha her zaman yeğdir. Oyalanma alanın vardır bir kere.  Bojack ve Diane’in sevilmekten anladıkları aynı olsa da yöntemleri çok farklı. “Durdurulan Dizi” bölümünün sonunda Diane’in Bojack’i rehabilitasyona götürdüğünde anlattığı hikayeyi anımsayalım. Lisedeki arkadaşının havalı çocuklara katıldıktan sonra onun tüm sırlarını anlattığını ama kendisinin yine de en zor gününde onun yanında olduğunu söylemişti. Ondan nefret ediyordu ama o Abby’ydi, dostuydu. Sevmek uzun bir yolculuktu, karşılığı olmasa bile.  Herkeste bırakmaya çalıştığı izler onu Bojack’e, havalı yanına getiriyordu.

Dizinin alternatif sonu olan 16. bölümde Diane’in sevgilisinin yanına Houston’a taşındığını öğreniyoruz. LA’deki son gecesinde son kez kendisini yani Bojack’i izleyerek verdiği kararın doğruluğunu kendisine ispatlıyor ve son kez iyileştiğini görmek istiyor. İlk defa sevginin hafifliğini hissediyorlar birlikte. “Aslında bu kadar kolaymış” diyorlar. “Üzgün olmak kişisel bir meseleden öte bir şeymiş” diyorlar. “Hasarımız yüklerimizi bir anlık unutup koştuğumuzda başımıza gelen en iyi şeymiş” diyorlar ve en iyi şeylerin bitmek bilmezliğinden usanıyorlar. Bojack: “Bu seninle konuştuğumuz son gece olsa çok komik olmaz mıydı?” dediğinde Diane  yapbozun artık tamamlandığını,  Zelda olmayı başardığını, en azından bu filmi bir daha izlemek istemeyeceğini biliyor. Sonuçta yarı yoldaki manzara mükemmeldir, değil mi?

Yazar: Dilan Salık

Tags: , , , ,
Lucius Annaeus Seneca Kimdir?
Baruch Spinoza Kimdir?

En Çok Okunan

Bunlarda İlginizi Çekebilir

Menü